Kaşığın Tarihi Çorba Kadar Eski “01”


Yayın Tarihi : 9/25/2019 12:00:00 AM

Kasigin Tarihi Çorba Kadar Eski “01”
Ser Tabbah  Veyis DURDU
Kadim Anadolu Mutfak Tarihi ve Kültürü Arastirmaci Sef
 
Hemen her gün kullandigimiz mutfak gereçleri hakkinda ne biliyoruz? Elimize aldigimiz kasigin tarihi nereye kadar gidiyor dersiniz?
 
Insanoglu  bir kabin içerisinde yemek namina pisirdiginden beri  büyük olasilikla kasik vardi. Pisirdigini as yapan insan  “önceleri deniz kabuklarini dogada buldugu agaç ve böcek kabuklarini”  kasik olarak kullandi .
 
Eski misir döneminde  Fildisi, çakmak tasi, kayrak ve agaçlardan yapilan kasiklar kullanildi. Roma  dünyasinda ise  bronz ve gümüs kasiklar kullanilmis.  Uzak doguda ise Yesim taslari, Firuze taslari yakistirildi kasiga .
 
Osmanli da ise tek tek islendi Sedef kakmayla ve Dervis sofralarida  ayri mana ve deger yüklendi kasiga. Sözün özü  tarih boyunca tüm medeniyetlerin sofranda “ ilk ve en önemli “ sofra araci oldu  
 
Yapilan arastirmalara göre kasik ilk kez tas devrinde kullanilmistir. Bilinene göre kasiklar ilk defa deniz kabuklarindan yapilmistir. Daha sonraki dönemlerde ihtiyaca göre tastan ve ahsaptan yapilmaya baslanmistir. Kasik günümüzdeki formuna Romalilar döneminde kavusmustur.
 
Yazili arsivler  gösteriyor ki; "Kasik, dünyamiz kadar eski olmayabilir, ama çorba kadar eski oldugu kuskusuz". Çorbanin insanoglunun ates yakmayi kesfetmesinden sonra ilk yaptigi yemeklerden biri oldugu düsünülürse, onun mutfak kültürünün gelisme sürecinde insanoglunu ilkellikten uygarliga tasiyan en önemli avadanliklardan biri oldugunu söyleyebiliriz.
 
Tahta ya da kemikten yapilan ilk kasiklar bile günümüz kasiklarinin özelliklerine sahipti; yani bir sap ve bir de yemek yenen kepçe kismindan olusuyorlardi. Malzemeler ve kullanim alanlari degistigi halde bu özellikler hep ayni kaldi. Çaglar boyu metal kasiklar sadece törenlerde kullanildi; siradan insanlar ise yemeklerini tahta kasiklarla yiyorlardi.
 
13. yüzyildan itibaren toplumun üst kesimlerinin sofralarina kursun ve kalay karisimi metal kasiklar girdi. Bu, yemek konforu açisindan önemli bir gelismeydi. Çünkü tahta kasiklar sicak yiyeceklere temas ettikçe gözeneklerinden içine yiyecek maddeleri giriyor, zamanla onlarla yenen yemegin lezzeti bozuluyordu.
 
Kasik, Rönesans döneminde çatal ve biçagin yükselisiyle birlikte hizla prestijini yitirdi ve bebeklerine mama yediren annelerin, isçi ve köylü sinifinin,  titrek elli ihtiyarlarin yemek avadanligina indirgendi.  Ancak 1650'lerde Fransiz yemek kültüründen esinlenen Avrupa saraylari kasigi, çatal ve biçagin yaninda sofranin vazgeçilmez servis üçlüsü haline getirdiler.
 
Yeni sofra kültürü dalga dalga alt kesimlerin evlerine de yansidi.  Artik kasik her yere, fincanlara, tabaklara, sos kaplarina, dondurma, tatli kâselerine ve tabii ki tencerelere de girip çikiyordu. Ilaç ve yemek pisirmede ölçü olarak kullaniliyor, akliniza gelen her türlü malzemeden, her boy ve sekilde üretiliyordu.
 
Tenekeden paslanmaz çelige, porselen, altin, gümüsten, baga, sedef ve kemige dek bir çok çesitli  malzemeden çorba kasiklari, sos kasiklari, tencere karistirma kasiklari, çay, kahve, tatli ve yumurta kasiklari yapildi. Özgürlesme mücadelesi veren bebeklerin kendi basina yemek yeme çabalari sirasinda annenin yüzüne ispanak püresi firlatan bir manciniga dönüsebilen kasik, ayni zamanda seflerin yaptiklari yemeklerin tadini tuzunu denetlemede kullandiklari en önemli mutfak aleti. 
 
Cezaevinden kaçmak isteyenlerin kasik yardimiyla tünel açip sirra kadem bastiklarini da sik sik gazetelerde okuyoruz. Konya folklorunda kasik oyununun, oyun havalarimizda ritim aleti olarak kasigin önemini bizlerden daha iyi kim bilebilir? 5 bin yillik yakin dostumuz kasigin gündelik yasamimizdaki yeri hakkinda söylenecek daha çok sey var. Her zaman yani basimizda olan nesneleri genellikle yasamimizin bir parçasi olarak algilar, çogu kez onlari siradan nesneler olarak görürüz.
 
Osmanli'da ise sofraya oturan kusagindan kasigini çikarir, yemegini kasik kullanarak yer, ardindan ellerini yikarken kasigi da yikayip bir sonraki kullanim için belindeki kusaga yerlestirdi. Osmanlilarda  kasiga hak ettigi yeri vermisler Osmanli'da ise sofraya oturan kusagindan kasigini çikarir, yemegini kasik kullanarak yer, ardindan ellerini yikarken kasigi da yikayip bir sonraki kullanim için belindeki kusaga yerlestirdi.. Topkapi Sarayi Hazine Dairesi'ndeki birbirinden güzel mücevherli kasiklar bunun göstergesidir .
 
Kasik Anadolu mutfaginda ve Türk mutfaginda  sofralarda Birligin, dirligin simgesi olmus ve dervis kasiklari  ile  kasik ,  dervis sofralarinda ritüele dönüsen kutsiyeti olan bir  araca dönüsmüstür .